HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, Yargıtay’ın partinin kısaltmasına yaptığı itirazına dair, "Partinin uzun ismi değişmeyecek, sadece kısa adı olan HEDEP değiştirilecek" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, gündemdeki konular ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partinin kısaltması olan “HEDEP”e itirazına dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Mezopotamya Haber Ajansı'nda yer alan habere göre, Doğan, partinin uzun isminin değiştirilmeyeceğini belirterek, "Sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek" dedi.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devan eden 2024 yılı merkezi bütçe görüşmelerine değinen Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, hazırlanan bütçenin “savaş ve sermayenin bütçesi” olduğunu, alın teri ile geçinen ve kazanan milyonlarca yurttaşın emeğinin bu bütçede olmadığını söyledi.
‘SERMAYENİN ÇIKARLARI GÖZETİLDİ’
Doğan, “Onların daha da yoksullaşması pahasına sermayenin çıkarları gözetilerek bu bütçe hazırlanmış. Yine toplumsal talepleri yok sayılmış. Bu bütçeye barışın değil, savaşın bütçesi diyoruz. Niye böyle diyoruz, kaynakları savaşa ayırıyor bu bütçe. Çünkü bütçenin yüzde 10'undan daha fazlası güvenlik ve savunma harcamasına tekabül ediyor. Yani en az 40 milyar dolarlık devasa bir büyüklükten bahsediyoruz. O yüzden bu bütçe savaşın bütçesi” dedi.
‘KADINLAR, ÇOCUKLAR, GENÇLER YOK’
Hazırlanan bütçede halkın olmadığı dile getiren Doğan, “Kadınlar yok, çocuklar yok, gençler yok, öğrenciler, engelliler, EYT’liler, işçiler, işsizler, çiftçiler ve asgari ücretliler yok. Açlık ve yoksulluk sınırındaki yurttaşlar da yok, deprem bölgesindeki insanlar yok. Yani toplumsal talepler ve itirazlar, isyanlar bu bütçede yok. Ne var? Rant var, yandaş şirketlere teşvik var, zam var, faiz var, belli tarikat ve cemaatlere ödenek var. Vergi indirimi var yandaş şirketler için ama yine halkın bütçesi yok. O yüzden adını sermayenin, yoksulluğun, savaşın ve yandaşın bütçesi olarak koyuyoruz. O yüzden diyoruz ki demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal ediliyor. Biz bu bütçe görüşmeleri boyunca ne yaptık. Kıyasıya bir mücadele verdik. Bütçenin halkın bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söylemeye çalıştık. Yeşil mor ekonominin önceliklerini taşıyan bu bütçeye, tekçi zihniyete karşı mücadele eden halkların dillerin kimliklerin inançların sesini taşıdık” diye konuştu.
Doğan, “Eğip bükmeye gerek yok. Sadece kargolarda elimize verilmeye çalışılan cenazeler, sadece kayyım rejimine bakarsak bile bu kategorik düşmanlığın saf halini görmemiz mümkün” dedi.
‘AİHM VE AYM KARARLARINI UYGULAYIN’
Doğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ile ilgili söylemlerine ilişkin ise şunları söyledi: “Şimdi buradan bir kez daha sormak isteriz. AİHM, Avrupa Konseyi ve AB bu açıklamaları dinliyorlar. Onlar ne diyorlar? Onlar bu siyasal davaları onaylıyorlar mı? Buradan bir bilgi notunu paylaşmak isterim. Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi ekim ayında Osman Kavala davasının insan hakları sözleşmesinin temellerini baltaladığını belirten bir karar verdi. Bu karara göre, eğer Ocak 2024’e kadar Kavala serbest bırakılmazsa, Türkiye delegasyonun oy hakkının askıya alınmasına karar verdi. Üye devletlerden de Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istedi. Biz bu sonuçların çıkmasını istemeyiz. Aksine bu kararları uygulayın. AB’de baskı değil, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamlanması için katkı sunsun. Yıllardır bunu vurguluyoruz. AİHM ve AYM kararlarını uygulayın, Türkiye’yi bu yaptırımlarla karşı karşıya bırakmayın.”
‘YENİ BİR KUMPAS GİRİŞİMİ’
Parti Sözcüsü Doğan, açıklamalarının devamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP ismine dönük itirazına dair konuştu.
Dayandıkları geleneğe yönelik yargı kumpaslarının devam ettiğini belirten Doğan, şunları söyledi: “Partimize yönelik kumpaslar dur durak bilmeden devam ediyor. Yeni bir kumpas kararını paylaşacağım. Yargıtay’ın verdiği yeni karar. 15 Ekim’de her türlü engelleme baskı ve zora karşı son derece görkemli bir kongre gerçekleştirdik. Kongrede isim değiştirerek ismimizi Halkların Demokratik ve Eşitlik Partisi, kısaltma adıyla HEDEP olarak değiştirdik. Buna niye ihtiyaç duyduk. HDP hakkındaki kapatma davası sürdüğü ve seçime girememe riski belirdiği için, geçen seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdik. Peki, şimdi ne ile karşı karşıyayız. Yerel seçimlere birkaç ay kala, bir yandan il ilçe kongrelerimiz devam ederken aday adaylığı başvurularımıza günler kala Yargıtay Siyasi Parti Bürosu tarafından tarafımıza partimizin kısa ismi HEDEP’e itiraz geldi. Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Yeni bir yargı kıskacına alma girişimi.”
‘HADEP KAPATMA DAVASIYLA İLGİLİ TÜRKİYE MAHKÛM EDİLDİ’
Hatırlatalım HADEP kapatılmıştı. Dolayısıyla her iki partinin birbiriyle karıştırılması mümkün değil. Bilmeyenler için hatırlamayanlar için bunu not olarak düşelim. Yasayı evirip çevirip HADEP’i çağrıştığını ifade ediyorlar ve ismimizi değiştirmemizi talep ediyorlar. Savcılık diyor ki bu karar yerine getirilmezse, bu talebimizi dikkate almaz belirlediğimiz sürede gerekli değişiklikleri yapmazsanız AYM’ye ihtar davası açmakla bizi tehdit ediyor. Tüzük ile ilgili bazı değişiklikler yapmamızı istiyor, HEDEP’e itiraz dışında. HADEP kapatma davasıyla ilgili Türkiye haksız bulundu ve mahkûm edildi. Elbette geldiğimiz geleneği inkâr edecek değiliz. HADEP mücadelemizde önemli köşe başlarından birini oluşturuyor.
‘HANGİ ÇAĞRIŞIMDAN KORKTUKLARINI BİLİYORUZ’
AYM’yi fiili olarak kapatmaya çalışanlar, yerel seçim öncesi bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Burada bizi takip edenler, oy verenlere, gözü gönlü kalbi bizimle atanlara bir kez daha hatırlatalım ki bunlar bizi yıldıramaz. Bunlara karşı her türlü tedbirimiz var. Biz HEDEP’in hangi çağrışımları yaptığını ve hangi çağrışımlardan korkulduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun farkındayız. İnadımızdan, ısrarımızdan vazgeçmiyor oluşumuzdan ve demokratik siyaset alanını terk etmiyor oluşumuzdan korkuluyor. Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi sadece bir partiden ibaret değildir, HEDEP’ten ibaret değildir. O yüzden hukuk dışı müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar.
İTİRAZ EDİLECEK
Bundan sonra ne yapacağız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına şunu da söyleyelim. Bundan sonra bu tür itirazlarına bir de kullanma kılavuzu iliştirseler. Sakıncalı harfler, kelimeler, hangi harfler yan yana gelirse sakıncalı olur gibi bir kılavuz gelirse, onlar da fazla mesai yapmaz, biz de yapmayız. Yerel seçim öncesi herhangi bir risk almamak için bu itiraza ilişkin çalışmalarımıza başladığımızı duyurmak isterim. İstenen maddelere ilişkin tüzükte bazı değişiklikler yapılacak.
Bunlar sadece Yargıtay’ın istediği sınırlarda olacak. Bunun dışında başka bir değişiklik yapılmayacak. Bunu en kısa zamanda yapacağız. Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi ismi değiştirilmeyecek, sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek.
YEREL SEÇİMLER
Gelelim yerel seçimlere. Tebliğ edilen bu karar gösteriyor ki iktidar partimizin yerel seçim başarısından şimdiden korkuyor ve elindeki tüm araçlarla saldırmaya başladı. Neden korkuyorlar? Çünkü bizim yerel yönetim anlayışımızda rant yok, yolsuzluk yok, usulsüzlük yok, talan yok, kayırmacılık yok. Demokratik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik bir yönetim anlayışı var. Emek var, kaynakların ihtiyaçlarına göre kullanılması var. Yerellerde yaşayan halkların, yönetimde söz ve karar süreçlerinde demokratik katılımı var. İşte bu yüzden korkuyorlar.
‘BİZDEN ZORLA ALINANIN HEPSİNİ GERİ ALACAĞIZ’
Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı. Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.”
‘KAYYIMLARI KESİNLİKLE KENTLERİMİZDEN SÖKÜP ATACAĞIZ’
Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.
‘SANDIK KURACAĞIZ’
Yeni dönemde mottomuz; kaybettirmek ve kazandırmak yerine, kazanmak olacaktır. O nedenle birinci ve ikinci parti olduğumuz her yerde kendi adaylarımızla seçime gireceğiz. Kayyımları göndermekle yetinmeyeceğiz, kazan-kazan politikası ile hareket edeceğiz. Bu konuyla ilgili tartışmalarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde kazanma odaklı bir stratejimiz olacak. Halklarımıza, kamuoyuna aday adaylığı süreci ile ilgili teknik bazı bilgilendirmeler de yapacağım. Adaylarımızı en geniş mutabakatla belirleyeceğiz. Adaylarımızı PM üyelerimiz, bileşen partilerimizin üyeleri, geçmişten bugüne kadar yönetim kademelerimizde görev almış, emek vermiş yönetimlerimiz, ailelerimiz, demokratik kitle örgütleri ve kent için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşısıyla belirleyeceğiz.
Yani adaylarımızı bir kent uzlaşısıyla ortaya çıkartıp, halkın takdir ettiği şekilde belirleyeceğiz. En demokratik yöntemle belirleyeceğiz. Buradan aklınıza şöyle bir tablo gelmesin. Klasik bir önseçim modeliyle belirlemeyeceğiz adaylarımızı. Yalnızca partimizin üyeleri ya da bileşen partimizin üyeleriyle değil, hakikaten şehrin en geniş kesimlerin ulaşıp en katılımcı, en kapsayıcıyı ve en demokratik biçimde adaylarımızı belirleyerek 2024 yerel seçimlerinde belediyelerimizi geri almak ve her yerde kazanmak için çalışacağız. Sandık kuracağız, adaylarımızı seçimle belirleyeceğiz, seçimin yöntemine ilişkin ayrıntıları kısa sürece içinde Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuz açıklayacak.
BAŞVURULAR 27 KASIM’DA BAŞLIYOR
Bir kent uzlaşısı ile belirlenecek adaylarımız. Eşbaşkanlık sistemi, kadınların ve demokrasinin kazanımı olarak gördüğünüz bir sistem. Bu sistemden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Yalnızca belediye eş başkanlıklarında değil, aynı zamanda meclis üyeliklerinde ve tüm yönetim kademelerinde bugüne kadar olduğu gibi eşit temsiliyet ilkesi ile hareket edeceğiz. Yine yerelde yaşayan tüm halkların, inanç ve kimlerin yerel yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasında da ısrarcı olacağız. Aday adaylığı başvurularımız 27 Kasım’da, yani pazartesi günü başlıyor. Başvurular iki hafta, 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Özellikle kadınlara ve gençlere bir çağrı yapmak istiyorum. Aday adaylığı başvurularımız başlıyor. En çok kadınların ve gençlerin başvurmasını istiyoruz. Bu ülkenin tek en gerçek muhalefet partisinin yerel yönetim mekanizmasında yer almak için lütfen başvurularınızı yapın. Gelin birlikte kazanalım ve beraber yönetelim.”