KESK Amed Şubeler Platformu, “her iş yerinde kurumsal kreş talep ediyoruz” sloganıyla basın açıklaması düzenledi.
KESK Amed Şubeler Platformu, “her iş yerinde kurumsal kreş talep ediyoruz” sloganıyla basın açıklaması düzenledi.
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde yapılan açıklamada, “Her iş yerinde ücretsiz anadilinde 7/24 açık kreş” pankartı açıldı, “İşte sendika, işte KESK” sloganları atıldı.
Basın açıklamasında konuşan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi Sekreteri Fatma Yıldızhan, çocuk bakımının devlet güvencesi altında olmasına rağmen bunun iktidar tarafından “özel sektör” olarak gösterildiğini söyledi.
Basın açıklaması metnini okuyan KESK Amed Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Serdar Keskin, yaşamın her alanında eşitlik vurgusunda bulunarak, “Kadın ve erkek, tüm ebeveynlerin ve toplumun ortak sorumluluğu ve talebi olan çocukların olduğu her yerde, her çocuğa uygun anadilde, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli, 7/24 açık, eş değer nitelikte ve denetlenebilir; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve her türlü ayrımcılığa karşı kreş hizmetlerinin sağlanmasını talep ediyoruz" diye ifade etti.
KREŞ TALEBİ MİLYONLARIN TALEBİDİR:
Keskin açıklamada şu ifadeleri kullandı;
21 yıllık iktidarı boyunca neoliberal politikaları uygulamadaki hızına yetişemediğimiz AKP Hükümetleri konu emekçilerin yıllardır dile getirdiği temel sorunlar ve talepler olunca maalesef ya üç maymunu oynamış ya da boş vaatlerle bu talepleri geçiştirmeyi tercih etmiştir. Bunlardan birisi de milyonlarca çalışanın mağdur edildiği kreş talebidir.
Yıllardır taraflarca büyük kazanımların müjdesi olarak sunulan Toplu İş Sözleşmesi’nde yandaş konfederasyon ile imzalanan mutabakatın 41. maddesinde; ‘kamu kurumlarında olanaklar dahilinde kreş açılmalı’ denilerek havada bırakılan bir tartışma başlatılmıştır. Olanaklar nedir? Nasıl sağlanacaktır? Kim bu sürecin takipçisi olacaktır? gibi sorular hala cevabını beklemektedir. Benzer şekilde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptığı açıklamalarda “Tüm kamu ve kuruluşlarda kreşlerin açılmasının takipçisi olacaklarını” belirtmiş; ancak bugüne kadar hiçbir adım atılmamıştır. Günü kurtarma taktikleriyle bakım sorunu gündeme getirilmeye devam edilmekte; yapılan yasal düzenlemelerle sorun daha da derinleştirilmektedir.
Yasalar ve Hükümet Politikaları Çocuk Bakımını Cinsiyetçi Bakış Açısıyla Ele Almaktadır:
Uluslararası anlaşmalara rağmen ebeveynlerin ortak sorumluluğu göz ardı edilmektedir. Hükümet bir yandan doğum oranlarını yükseltmek için kadınların bedenleri üzerinde tahakküm kurmak istiyor, diğer taraftan doğan çocukların bakımı noktasında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiyor. Kadınlara esnek, yarı zamanlı, kısmi süreli, ev eksenli gibi son derece güvencesiz istihdam biçimleri dışında seçenek bırakılmıyor. Kadınlara en az üç çocuk baskısı yapılırken; çocukların bakımı noktasında politika üretilmemesi iktidarın her fırsatta dillendirdiği cinsiyetçi söylemler ve politikalarla kadını aile içine sıkıştıran ve tahakküm altına alma çabasının başka bir yansımasıdır. Çocuk bakımını sadece kadına yükleyen bu anlayış kadınların hem ev içi hem de işyerlerinde çift yönlü bir emek sömürüsüne maruz bırakmaktadır.
Tüm bu gerçeklerden hareketle diyoruz ki; Öncelikle çocuk bakımı sadece kadınların değil ebeveynlerin ortak sorumluluğudur. Bu nedenle kreş ve ebeveyn haklarının düzenlenmesine ilişkin tartışmaların yalnızca kadınlar üzerinden yürütülmesine itiraz ediyoruz.
Hükümetin izlediği neo-liberal iktisadi politikalar nedeniyle, kamu kurumları ve yerel yönetimlere ait kreşler kapatılmakta ya da hızla özel sektöre devredilmekte ve ücretleri sürekli arttırılmaktadır. Özel sektöre ait kreşler ise piyasa koşullarına terk edilmiş bir işletme gibi ele alınmaktadır. Çocuk bakım hizmetlerinin niteliği düşük ama ücretler son derece yüksektir. Ortalama kreş ücretleri 6.000 TL civarındayken MEB’e bağlı anaokullarında beslenme, etkinlik ve servis giderleri yoksullaştırılan milyonların bütçesini zorlamaktadır.
Kreşlerde verilen eğitime olan güven, dinselleştirme politikalarının erken çocukluk çağına indirgenmesi sonucunda gittikçe azalmaktadır. Soyutla somutun farkını anlamayan çocuklara din eğitimi verilmektedir. MEB tarafından imzalanan protokollerle kreş çağındaki çocukların dini eğitim alması sağlanmaktadır. Ayrıca Diyanetin başlattığı dini eğitim projesi kapsamında 4-6 yaş çocuklara yönelik başlatılan Kuran kurslarında yüz bine yakın çocuk eğitim almaktadır. Bu durumun ileride yaratacağı travmalar çok büyük olacaktır.
Şunu da mutlaka belirtmek gerekir, ebeveynlerin yaşadıkları sorunlar sadece 0-6 yaş dönemi için değil kendi kendine yetemeyen her yaştaki çocuklar için geçerlidir. Pandemi ve deprem gibi doğa olaylarında, işyerinden ayrılamayan emekçiler bir de okullar kapalı olduğu için çocuklarını bırakacak yer bulamama sorunu yaşamışlardır. Yakın zamanda nöbete giderken çocuklarını komşuya bırakmak zorunda kalan bir sağlıkçı, komşuda yaşanan yangında çocuklarını kaybetmişti. Bu olay özellikle vardiyalı çalışılan kurumlarda ebeveynlerin yaşadığı sorunu gözler önüne serdiği halde ilgili bakanlıklar bunu görmezden gelmiştir.
Çocukların yaşadığı her yerde, her çocuğa uygun kreş!
* Çocuk bakım ve eğitim hizmetleri tüm ebeveyn ve çocuklar için bir haktır ve hükümet bu hakkın sağlanması için gereğini yapmalıdır.
* Mahalle kreşleri, işyeri kreşleri, Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kreşleri gibi birçok kreş modeli var olmalı, çocuklarını nasıl bir kreşe göndereceklerinin tercihi ebeveyne bırakılmalıdır.
* Kreşler, kolay ulaşılabilir, ücretsiz, anadilinde, nitelikli ve özellikle vardiyalı çalışanların çocukları için 24 saat açık olmalıdır.
* Bakım hizmeti veren kurumlarda hem kadın hem erkek çalıştırılmalıdır. Çalışanlar, çocuk gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almış olmalı ve her türlü ayrımcılık pratiğinden ve söylemlerinden uzak durmalıdırlar.
* Eğer ebeveyn dışarıda çalışıyorsa, çalışma düzenine uygun olarak ve çalışma biçimi gözetilmeden işyerinde çalışan herkes için emzirme odası ve bakım hizmeti olanağı sağlanmalıdır.
* İşyerlerinde emzirme odası ve çocuk bakım hizmeti verilmesi zorunluluğu kadın çalışan sayısı üzerinden değil, toplam çalışan sayısı üzerinden uygulanmalıdır.
* Özellikle ebeveynin evde ya da dışarıda tam gün çalıştığı bir düzende, kreş hizmeti vermenin yanı sıra, 4+4+4 sistemi nedeniyle yarım gün okula giden ilköğretim öğrencilerinin gün içinde ders çalışıp, sosyalleşebilecekleri merkezler oluşturulmalıdır.
* Kreşlerin denetim ilkelerinin belirlendiği bir yönerge çıkarılmalıdır ve kreş denetimleri ebeveynlerin de içinde bulunacağı, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı çalışan sosyal çalışmacılar ve ilgili uzmanlar ile STK’lardan oluşan bir kurul tarafından belirli sürelerde yapılmalıdır.
* Kreşlerle ilgili yönetmelik ve esaslar net ve uluslararası standartlara uygun olmalı, kreş politikaları var olan iktidara göre şekillenmemelidir.
* Yerel yönetimlerin ve Kooperatiflerin kreş açabilmeleri için ilgili yasalarda gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
Son olarak iktidar ve ‘’sendikamız’’ dediği yapılar arasında bugüne kadar toplu sözleşme adı altında varılan mutabakatların kaybedeni, hangi sendika üyesi olursa olsun, tüm kamu emekçileri ve emekliler olmuştur. Gerçek sendika sadece KESK’tir.”