Diyarbakır’da, faili meçhul cinayetlerle katledilen ya da gözaltında kaybedilen yakınları için adalet mücadelelerini sürdüren aileler, eylemlerinin 68'ncı haftasında polis engeli ile karşılaştı.
Diyarbakır’da, faili meçhul cinayetlerle katledilen ya da gözaltında kaybedilen yakınları için adalet mücadelelerini sürdüren aileler, eylemlerinin 686'ncı haftasında polis engeli ile karşılaştı.
"Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” demek için İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube yöneticileri ve üyeleri ile birlikte önceki haftalarda olduğu gibi Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önüne gelen kayıp yakınlarının açıklama yapmasına izin verilmedi. Polisler, gerekçe olarak ise Valiliğin aldığı 10 gün süreli “eylem ve etkinlik yasağı” kararını gösterdi.
VİDEO PAYLAŞILDI
Yasak üzerine kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, açıklamalarını İHD Diyarbakır Şubesi’nin sanal medya hesabından yayımladıkları video aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı. Paylaşılan videoda Valilikçe alınan kararının hukuksuzluğuna dikkati çeken İHD Şube Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım, bu hafta 25 Ocak 1995’te gözaltında kaybedilen Bedri Alağam’ı hatırlattı.
Yıldırım, 1990’lı yıllarda ailesiyle birlikte Hazro’nun Goman Köyün’nde yaşarken koruculuk dayatmasını kabul etmeyip Diyarbakır kent merkezine göç eden Yıldırım’ın burada kıraathane işleterek geçimini sağladığını anlattı.
Olay günü, işlettiği kıraathanenin önünde ‘Olcay’ adlı bir kişinin silahlı saldırıya uğramasına tanıklık ettiği gerekçesiyle Alağam’ın, Ali Günbey, Seyfettin Günbey ve Mesut adlı kişilerle gözaltına alındığını aktaran Yıldırım, şöyle devam etti: “Yine aynı gün olayla ilgili olarak Hazro ilçesine bağlı Ormankaya köyüne baskın düzenleyen askerler, Ferit Akçe ile Garip Eker’i gözaltına alır. Ferit Akçe korucu olduğu için aynı akşam serbest bırakılır. Bedri’nin ailesi Emniyet Müdürlüğüne dilekçe ile başvuruda bulunur. Fakat Emniyet’ten ‘Bedri’yi saldık’ cevabını alan aile, dilekçeleri işleme konulmadan emniyet tarafından geri çevrilir. Olayın 6’ncı günü Bedri dışındaki dört kişi savcılığa çıkarılır. Seyfettin Günbey ve Mesut adlı kişiler tutuklanır. Bedri Alağam’ın ailesi serbest bırakılan Ali Günbey ve Garip Eker ile görüşür. Ali ve Garib’in, Bedri ile aynı yerde tutulduklarını, Bedri’nin gördüğü işkencelerden dolayı durumunun kötü olduğunu ve serbest bırakıldıklarında Bedri’nin ayrı tutulduğunu öğrenirler.”
‘SALIVERİLDİĞİNE DAİR HİÇBİR BİLGİ BULUNMAZ’
Yıldırım, yaklaşık 8 ay boyunca Alağam’dan haber alamayan ailesinin hukuki yardım talebiyle o dönem derneklerine başvuruda bulunduğunu kaydetti. Derneklerinin de konuyu Uluslararası Af Örgütü ile Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na bildirdiğini belirten Yıldırım, “Dernek avukatları tarafından tutuklanan şahısların dava dosyaları üzerinde yapılan incelemelerde Bedri’nin gözaltına alındığına dair tutanak bulunmasına rağmen, salıverilmesine ait tutanak bulunmadığı, yine diğer şahısların serbest bırakılma tutanaklarının dosya içerisinde olduğu tespit edilir. Ayrıca incelemenin yapıldığı tarihlerde DGM kalemi hazırlık soruşturması fihristinde de Bedri’nin adı geçmesine rağmen daha sonraki süreçte silindiği (üzerinin karalandığı) görülür” ifadelerini kullandı.
Bu gelişmeler üzerine Alağam ailesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptığını belirten Yıldırım, bu başvuru ve diğer tüm girişimlere rağmen aradan geçen 27 yılda Alağam ile ilgili olumlu ya da olumsuz hiçbir bilgiye ulaşılamadığı bilgilerini verdi.
BATMAN
Diyarbakır’ın aksine Batman ise, Valilik tarafından alınmış ‘eylem ve etkinlik yasağı’ kararı bulunmadığı için kayıp yakınları 523’üncü haftaya ulaşan eylemlerini sürdürebildi.
İHD Şube yöneticileri ile birlikte kentin Gülistan Caddesi üzerinde yer alan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları, bu hafta Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 23 Mart 1993 tarihinde katledilen babası Abdurrahman Acar’ın faillerini sordu.Başaran ile birlikte partili milletvekilleri Feleknas Uca, Necdet İpekyüz, HDP İl Örgütü ve Barış Anneleri’nin de katıldığı eylemde faili meçhul cinayetler öldürülen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
İHD Şube Yöneticisi Ahmet Şiray, yaptığı konuşmada bir kez daha kayıpların akıbetini sormak için alanlarda olduklarını belirterek, “Bizler ölülerimizin yasını tutabilmek, onları insan onuruna yakışır bir şekilde ve usulünce defnedebilmek için adalet istiyoruz. Faili meçhul cinayetlerin faillerinin yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını ve kayıplarımızın akıbetinin açıklanmasını istiyoruz. Kayıplarımızın failleri bulunsun ve yargılansın” diye konuştu.
Sonrasında 1993 yılında Eski Midyat Garajı olarak adlandırılan yerde katledilen Abdurrahman Acar’ın öyküsünü anlatan Şiray, öldürüldüğünde henüz 31 yaşında olan Acar’ın evli ve 4 çocuk sahibi olduğunu paylaştı.
Kentte esnaflık yapan Acar’ın ailece işlettikleri kıraathanenin o dönem Halkın Emek Partisi (HEP) lokali olarak kullanıldığını söyleyen Şiray, “Bu nedenle hedef haline getirilmiş ve kıraathanenin kapatılması için zorlanmıştı. Partili olarak bilinen aile fertleri defalarca tehdit edilmiş, Abdurrahman Acar da öldürülmeden önce yaklaşık bir yıl boyunca tehditlere maruz kalmıştı” diye belirtti.
ÇARŞININ ORTASINDA ÖLDÜRÜLDÜ
1993 yılının Batman’da faili meçhullerin en yoğun olduğu yıl olduğunu hatırlatan Şiray, “Abdurrahman Acar, bayram arifesinde yine esnaflık yapan ağabeyine iftar için yemek götürürken iftara 5 dakika kala Eski Midyat Garajı’nda, içerisinde yüzlerce kişinin arasında kontra güçler tarafından başının arkasına aldığı kurşunla katledildi. Yüzlerce insanın olduğu çarşının içerisinde hiçbir görgü tanığı bulunamadı, bulunmadı. Ramazan ayı boyunca hiç cinayet işlenmemiş ancak öncesinde Acar’ın da aralarında 7 kişi öldürülmüştü. Üzerinden 29 yıl geçti ama hala failleri bulunamadı” dedi.
CİNAYETİN ÜSTÜ ‘ZAMAN AŞIMI’ İLE KAPATILDI
Cinayete dair açılan soruşturma dosyasının ‘zamana aşımı’na uğratılması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldığı bilgisini veren Şiray, sonrasında Ayşe Acar Başaran’ın kaleme aldığı metni okudu.
Başaran, katledilen babasına dair şu satıları kaleme aldı:
“Babam katledildiğinde 8 yaşındaydım. En küçük kardeşim 2,5 en büyüğümüz 11 yaşındaydı. Babamdan sonra hayatımız tamamen değişmiş oldu. Oturduğumuz ev, okuduğumuz okul, mahallemiz. İlk zamanlar aranırsa katilinin bulunacağını sanıyordum.
‘BİR HAYALET İLE SAVAŞIYORSUN’
İnsanlara duygularımızı anlatıp birbirimizi tanımamız gerekiyor. O dönemde babasını kaybeden ve bu acıyı derinden yaşayan çocuklar belki birbirini anlayabilir. Babam katledildikten hemen sonra ‘Ben büyüyeceğim ve babamın katillerini bulmak için avukat olacağım’ diyordum, o çocukluk psikolojisi idi. Babamın katili bulunmayınca bir hayalet ile savaşıyorsun, çünkü katil ortada yok ve hep onu bulma savaşını veriyorsun. Üniversiteye gitmeden önce de avukat olursam sanki babamın katilini ortaya çıkartabilirim inancı oluşmuştu.
Sonrasında annem HADEP’te aktif görev yapınca anladım ki bu hukuki bir mesele değildi. Babam da ne ilk ne de sondu maalesef, partide bize benzeyen yüzlerce aile, çocuk vardı.
‘BİR NEBZE ŞANSLI OLANLARDANDIK’
Katledilenlerin/kaybettirilenlerin hepsinin ortak yönü Kürt olmak ve özgürlükleri için mücadele etmekti. Tam da bu nedenle Kürt sorununu zorla, baskıyla çözmek isteyen güçlerin hedefi olmuşlardı. HADEP’te failleri belli ancak meçhul bırakılan yüzlerce binlerce aile adalet arayışları için politik alanda mücadele veriyordu. En üzücü olan şey ise; gördükçe anlıyordum ki bir nebze şanslı olanlardandık, cenazemiz vardı başında yasımızı yaşayacağımız bir mezarımız vardı en azından.
‘ÖLÜMLERDEN ÖLÜM BEĞENDİRTİYORDU DEVLET!’
Bu coğrafyada ölümlerden ölüm beğendirtiyordu devlet. Oysaki kemikleri bile bulunamadan yaşamını yitirenlerin annelerinin, eşlerinin, çocuklarının acısı tarifsiz. Üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen adaletin sağlanmamasından kaynaklı olsa gerek; her bayram arifesi ilk günkü acıyla aynı duyguları yaşıyoruz.
Maalesef ülkenin içinde bulunduğu atmosfer ve çözüm yöntemi 29 yıldan sonra da değişmedi. Babamın da içinde olduğu yüzlerce dosya zamanaşımına uğratıldı, failler beraat ettirildi. Yüzleşmekten kaçan devlet yok sayarak üstünü kapatarak acıların ilk günkü tazeliğini korumasına neden oluyor. Ancak bizler hakikatin ortaya çıkartılması, samimi bir yüzleşmenin olması ve hesaplaşmanın olması faillerin bulunarak yargılanması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Okunan metnin ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapan kayıp yakınları, daha sonra anıt önünden ayrıldı.