MEZOPOTAMYA

İHD: TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN KÜRTÇEYE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI!

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi son zamanlarda kürtçeye yapılan baskı ve gözaltılara karşı basın açıklaması düzenledi.

İHD: TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN KÜRTÇEYE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI!

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi son zamanlarda kürtçeye yapılan baskı ve gözaltılara karşı basın açıklaması düzenledi.

Toplumsal Barış İçin Kürtçeye ve İfade Özgürlüğüne Saygı!

Değerli basın emekçileri ve insan hakları savunucuları;

İnsan Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulunun almış olduğu karar ile tüm şubelerimizde eş zamanlı olarak başlattığımız Barış Nöbeti Eylemimizin 24’üncüsünü gerçekleştiriyoruz.

Şubemiz tarafından her ay düzenlenen Barış Nöbeti eylemlerinde; Türkiye’de devam eden çatışmalı süreç nedeniyle yaşanan hak ihlalleri, hapishanelerde mahpuslara karşı sürdürülen hukuk dışı uygulamalar, kadınlara yönelik sistematik biçimde gerçekleştirilen şiddet, anadilde eğitim hakkı önündeki hukuki, idari ve fiili engeller; düşünce ve ifade özgürlüğüne dair sınırlamalar, basına karşı devam eden baskı ve sansür gibi uzun yıllardır kronikleşen meselelerin barışın tesis edilememesi ile olan ilişkisi ortaya konulmuştur.

Son günlerde ise demokratik bir rejimde kabulü mümkün olmayan, temel insan haklarını ve toplumsal barışı hedef alan; özellikle yargı ve mülki idareler eli ile yürütülen sistematik, hukuk dışı uygulamalara şahitlik etmekteyiz.

25 Temmuz 2024 tarihinde Mersin’de halay çeken 9 yurttaş, sosyal medya üzerinden hedef gösterilerek tutuklandı. Ardından İstanbul, Aydın, Siirt, Ağrı ve Hakkari’de halay eşliğinde söylenen sözler veya şarkı sözleri gerekçesiyle en az 53 yurttaş gözaltına alınırken, 29’u tutuklandı. Yurttaşların halay eşliğinde ifade ettikleri sözlerin, çalınan müziğe eşlik etmelerinin ya da müzik dinlemelerinin tutuklama gerekçesi sayılması hukuka aykırıdır. Ayrıca Mersin’de tutuklanan 9 yurttaşa hapishaneye götürülürken, ırkçı saikle dinletilen şarkı 80’li yıllarda Esat Oktay yönetimindeki Diyarbakır Hapishanesinde Kürt mahpuslara uygulanan işkence ve devlet yaklaşımının devam ettiğini göstermektedir.

Yaşanan olayların suç barındıran eylemler gibi yansıtılması; gözaltı, tutuklama ve kolluk baskısına gerekçe olarak gösterilmesi hukuka tamamen aykırıdır. Benzer olaylarla ilgili Yargıtay’ın, eylemin suç olmadığını sabit gördüğü birçok kararı bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğünün ihlali yönünde Türkiye’nin mahkum edildiği birçok karar mevcuttur. Buna rağmen yargının ve kolluğun hukuk tanımaz bir şekilde adeta darbe dönemini anımsatan bu türden uygulamaları ısrarla sürdürmesi kabul edilemez.

Öte yandan Kürt halkının anadilde hizmet almasını engelleme niteliğindeki Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük ve yasaklayıcı uygulamalar, geçmişten beri devam eden bir politikanın tezahürü olarak her geçen gün yeni bir biçimde kendini göstermektedir.

Bölgede 2015 yılından itibaren belediyelere atanan kayyım yönetimleri eliyle Kürt dili ve kültürünü hedef alan birçok ihlal gerçekleşmiştir. Belediyeler bünyesinde Kürtçe dili ile yapılan çalışmalar kaldırılmış, tek dil politikası yürütülmüştür. 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde kayyım yönetiminin sürdüğü belediyelerin çoğunlukla DEM Parti yönetimine geçmesi ile bu yerlerde tekrardan anadilde hizmet ve çok dilli belediyecilik sürdürülmüş ve bu kapsamda karayolu işaretleme çalışmalarında yer yer Kürtçe uyarı ve işaretler kullanılmıştır. Ancak çok kısa süre içerisinde hiçbir gerekçe gösterilmeden Diyarbakır, Batman, Mardin ve Van’da yerel yönetimlerce şehir içi yollara yazılan Kürtçe işaret ve uyarılar kolluk görevlileri eşliğinde siyah boya ile karalanmış, tahrip edilmiş ve silinmiştir.

Seçmenlerin ana dili olan ve günlük hayatta konuştukları Kürtçenin belediye çalışmalarında kullanılmasının engellenmesi kabul edilemez. Siyasi iktidarın iradesi ile ilişkilendirdiğimiz bu türden yargısal ve idari uygulamaları Kürtçeye karşı tahammülsüzlük olarak görmekte ve Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olarak değerlendirdiğimiz Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü derinleştirdiğine inanmaktayız. İktidarı, yargıyı ve başta valilikler olmak üzere idari makamları anadil hakkını yok sayan bu yaklaşımlardan vazgeçmeye; Türkiye’nin iç mevzuatında ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ifade özgürlüğü ile ilgili hükümlerini dikkate almaya çağırıyoruz. 

Siyasal iktidarı ve mesuliyeti bulunan tüm makamları demokratik bir geleceğin inşası için sorumluluk içerisinde davranmaya, evrensel hukuk değerlerine dönmeye çağırıyoruz. Bu kapsamda ivedi olarak kayyum uygulamasına son verilmesini, yerel yönetimlerce sunulan Kürtçe hizmete saygı duyulmasını, yurttaşların halay çekmek gibi davranışlarının suç olarak görülmemesini talep ediyoruz.

 

Demokrasi ve Barışı tesis etmek için kaybedecek daha fazla zamanımız yoktur.

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Paylaş :

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Çerez Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.